İstidracın Mahiyeti ve Günümüzdeki Tezahürleri

İstidracın Mahiyeti ve Günümüzdeki Tezahürleri


(Nimet Görünümlü Azap, Gaflet Elbisesi İçinde Gelen İlâhî İkaz)

1. İstidrac Nedir?
“İstidrac (اِسْتِدْرَاج)”, lügat olarak “derece derece aşağıya çekmek, yavaş yavaş helake götürmek” demektir.
Kur’an’da bu kavram doğrudan geçmez; ancak fiil şekliyle şu ayette ifade edilmiştir:
“Onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş azaba yaklaştıracağız.”
(A‘râf, 7/182 )
Yani Allah, bazen kulun günahına hemen ceza vermez; bilakis ona nimet, servet, makam, kudret verir.
Kul, bu nimetleri ilâhî rızanın işareti sanır; halbuki bunlar yavaş yavaş gelen bir azabın öncüleridir.

2. İstidracın Hikmeti: Mühlet Görünümlü İkaz

Allah Teâlâ, kulunu hemen cezalandırmaz.
Çünkü cezayı erteler, ta ki kul dönsün, tevbe etsin.
Ancak kişi, bu ertelemeden gafletle kibir doğurursa, o vakit nimet azaba dönüşür.
“Kendilerine mal ve oğullar vermekle, iyiliklerde onlar için acele ettiğimizi mi zannederler? Hayır; farkında değiller.”
(Mü’minûn, 23/55–56 )
Zalim, refah içinde yaşadıkça kendini güvende zanneder.
Hâlbuki bu, ilâhî tuzağın sessiz bir hazırlığıdır.

3. Nimetin Azaba Dönüşmesi: Manevî Kanun

Bir nimetin şükrü kesilirse, nimetin kendisi azabın aleti olur.
Bediüzzaman Said Nursî’nin ifadesiyle:
“Şükür nimeti ziyadeleştirir, gaflet ise kaçırır.”
Yani insan, nimetin sahibini unutunca, o nimet artık rahmet değil, bela olur.
İstidracın en derin tehlikesi de budur:
İnsan, nimet içinde azabı hissetmez; ama her gün, azaba biraz daha yaklaşır.

4. İstidracın Psikolojik ve Ahlakî Görünümü

İstidraca uğrayan insanlarda şu hâller görülür:
• Kibir: “Ben haklıyım, Allah beni sevmeseydi böyle olmazdı.”
• Gaflet: “Demek ki yaptıklarım yanlış olsa Allah beni cezalandırırdı.”
• Riya: “Halk beni alkışlıyor, demek doğru yoldayım.”
• Nankörlük: Nimetin sahibini değil, kendini öne çıkarır.
Bu hâllerin tamamı, manevî çöküşün basamaklarıdır.
Kulun kalbi kararır, farkında olmadan karanlığa adım adım iner.

5. Tarihten Misaller: İstidracla Gelen Helâk

🔹 Firavun’un Kudreti
Mısır’ın en güçlü hükümdarıydı.
Nehirleri kendine boyun eğdirmişti.
Ama ilâhî adalet ona mühlet verdi — tâ ki deniz, onun kabri olsun.

🔹 Kârûn’un Serveti
Malıyla övünüyordu; “Bu servet bana ilmimle verildi” diyordu.
Lakin Kur’an buyurur:
“Biz de onu ve sarayını yerin dibine geçirdik.”
(Kasas, 28/81 )
Kârûn’un zenginliği bir rahmet değil, istidracın son perdesiydi.

🔹 Ebu Leheb ve Ebu Cehil’in Makamı
Mekke’nin ileri gelenleriydi.
Ama o makamlar, bedbaht bir akıbetin zeminine dönüştü.
Kısa bir refah, ebedî bir felaket doğurdu.

6. Günümüzde İstidracın Tezahürleri
Bugün de istidrac; sadece bireylerde değil, toplumlarda ve devletlerde de görülür.

🔸 İktidar ve Güç Sarhoşluğu
Bir yönetici zulüm yapar, menfaat uğruna adaleti unutur.
Ama Allah hemen cezalandırmaz; tam tersine, o kişiye güç verir.
Bu, nimet değil, istidracın hazırlığıdır.
“Allah kimi şaşırtır ve saptırırsa, artık onu koruyup doğru yola iletecek bir dostu olmaz. Böyle zâlimlerin, azapla karşılaştıklarında: “Eyvâh! Dünyaya geri dönmenin bir yolu yok mu acaba?” diye feryat ettiklerini göreceksin.”
(Şûrâ, 42/44 )

🔸 Refah İçinde Çürüyen Toplumlar
Bazı milletler, teknolojide ve servette ilerler ama ahlakta ve maneviyatta çökerler.
Görünürde huzurludurlar, ama ruhen boşlukta, ahlaken bataktadırlar.
Bu hâl, medeniyet istidracıdır — nimetin azap hâline dönüşmesidir.

🔸 Bireysel Hayatta
Kişi günah işler, hiçbir şey olmuyor sanır.
Fakat bu, cezasızlık değil, uyarısız azaptır.
Kalbin katılaşması, tevbenin nasip olmaması, en ağır cezadır.
“Kalplerimiz katılaştı” dediler; hayır! Allah, küfürleri sebebiyle kalplerini mühürledi.
(Nisâ, 4/155 )

7. İstidracın İlâhî Denge İçindeki Yeri
İstidrac, ilâhî adaletin “görünmez yüzü”dür.
Zira Allah sadece cezalandırmaz; aynı zamanda kendi sünnetiyle insanı kendine bırakır.
Bu bırakılış, en ağır ilâhî cezalardandır.
“Kim Allah’ı unutursa, Allah da ona kendisini unutturur.”
(Haşr, 59/19 )
İşte bu unutuluş, manevî ölümün başlangıcıdır.
Kul, artık gafletin içinde yaşar; nimetin içindeki azabı fark edemez.

8. Kurtuluş Yolu: Şükür, Tevbe ve Uyanıklık
İstidrac’tan kurtuluşun yolu, nimetin şükrünü bilmek ve tevbe ile uyanmaktır.
Çünkü Allah’ın kapısı, iman edenler için daima açıktır.
“Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım!
Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.”
(Zümer, 39/53 )
Şükür, nimeti rahmete çevirir;
tevbe, azabı rahmetle değiştirir.
Zira Allah’ın rahmeti gazabını geçmiştir.

9. Netice: Nimetin Şükrü, İstidracı Bozar
İstidrac, gafletle büyür; şükürle biter.
Allah bazen zalime mühlet verir, mazluma sabır.
Ama her mühletin sonu, mutlak bir hesap günüdür.
“Rabbin asla unutmaz.”
(Meryem, 19/64 )
O hâlde, nimet içinde gaflete düşen değil;
nimet içinde şükreden kurtulur.

Özet
• İstidrac, kulun nimet içinde helake sürüklenmesidir.
• Bu hâl, ilâhî adaletin gecikmesi değil, hikmetle tecellisidir.
• Nimetin şükrü kesildiğinde, nimet azap olur.
• Güç, servet, refah; şükürsüz olursa, istidraca dönüşür.
• Günümüzde birey, toplum ve devletler; nimet imtihanıyla sınanmaktadır.
• Kurtuluş, şükür, tevbe ve uyanıklıkla mümkündür.
• Allah imhal eder, ama ihmal etmez; mühlet verir, fakat hesabı mutlaka görür.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
28/10/2025

Loading

No ResponsesEkim 29th, 2025